9 Şubat 2013 Cumartesi

Yandık Elhamdülillah(Ayn-Şın-Kaf serisi)- Fatih Duman


Üç kitaptan oluşan bir aşk serüveninin üçüncü kitabı olan Yandık Elhamdülilah’ı acizane tanıtacağım size muhterem kâriler. Fakat kitaptan evvel yazarı Fatih Duman beyefendiden biraz bahsetmek istiyorum sizlere.
Bundan 2 sene evvel ramazanın bir sahur vaktinde kitapyurdunda gezinirken,birden Doğuda Aşk Böyle Yazılır kitabını gördüm. Kitabın ismi ve kapağına o denli vuruldum ki o zamanlarda olan aşk kitapları furyasına rağmen bu kitabı ismindeki incelik uğruna alabilirim dedim ve aldım.
 Yazarı tanımadığımdan mütevellit özgeçmişini kitabı bitirmeden okumadım; ön yargı edinmemek adına. Lakin öyle bir tevafuklar oluştu ki kitabın ortalarında özgeçmişi okumuş bulundum. Ve sonrası hayretler makamı zatıma… nasıl olmasın ki? Fatih Duman beyefendi 87 doğumlu yani kendi jenerasyonumdan bir yazar çıktı muhterem kâriler…ne önemi var? derseniz ; yazmaktan ümidini kesmişlere, bir ışık arayanlara ışık oldu diyebilirim tekrardan.


Fatih bey oldukça ince ve nazik bir beyefendi. Bu tanışıklık için kendisine müteşekkirim öncelikle. Kitabın arta kalan yarısını bu bilinçte okuduktan sonra dimağımda kalan tadı hatırlıyorum. Hafif tutuk kalmıştı zihnimde kalemi. Aslında çok diyeceği var ancak bir kalıba girmesi için temkinli gibiydi. Yinede hoşnut kalmıştım kitaptan. Ardından ikinci kitap olan İlm-i Aşk geldi. O arada yazarımız evlendi aşk ile ‘Evet’ dedi.(Allah bir ömür boyu mutluluklar nasip etsin inşallah)
  İlm-i Aşk'da beklentim artmıştı, artık tutuk kalan kalem aksın dilemiştim. Hakikaten de İlm-i Aşk oldukça güzel bir roman olmuştu. Yazar adına öyle seviniyordum ki bu gelişmeye şahit oldukça ; evet diyordum böyle gençlerde yazsın,okunsun, hele ki Aşk’dan bahsedebilecek gençler… 


Seri halindeki romanları yazmak, hep daha mı bir zordur diye düşünmüşümdür. Üçüncü kitabı beklerkende biraz endişeli bir ahvale bürünmüştüm. Çıta biraz daha yükselmişti çünkü İlm-i Aşk’dan sonra. Ve Yandık Elhamdülillah çıktı. 

Kitabın ismini görünce bizide aynı yangına sürükleyebilecek mi Fatih bey acaba diye iç geçirdim. Umut ile çevirmeye başladım sahifeleri…

Yandık Elhamdülillah'da yazar pervane ile ateşin aşkından, Bizim Yunus’un aşkına,ve asıl hikaye kahramanının aşkına kadar paralel birkaç aşk seyri sağlıyor size. Fakirin en çok hoşuna giden pervanenin ateşi ile halleşmesiydi. Gözümde canlandıda izledim sanki pervaneyi…  


Yandık Elhamdülillah’dan çok şey öğrendim diyemem. Ancak duygulanmadım da diyemem. Aşk bahsinden olacak,  kitabı elimde barındırdığım hergün ağladım. Sırf bu yüzden bile okumaya değdi diyebilirim. Romanı çok duygusal bulduğumdan değil ağlamam, aslına bakarsanız romandan da değil; romanın muhteviyatı olan o 3 harf…ayn-şın-kaf...o 3 harfi arayanlar, bulanlar, bulamasada arayanlar…

Evet aşk bahsindeki bir çok kitabı(tasavvuf klasiklerini) okumuş kâriler için Yandık Elhamdülillah farklılık taşımaz, başka başka pencereler gösteremez.Ancak aşkın peşine düşmüş bir yazarın bir Mevlana hazretlerine , bir Şeyh Galip’e, bir Sadi’ye, bir ateşe bir pervaneye nasıl  dokunmak ve bir parça aşk ile nasiplenmeyi dilediğini gösterebilir. Binaenaleyh bu jenerasyondan birinin aşk bahsinden bahsetmesinin dahi kıymetli olduğunu düşünüyorum. Elbette zamanla kalemi daha da derinleşecektir.

Aşk’ı bilmeyenlere,ne demek olduğunu merak edenlere,nasıl olunduğunu bilmek isteyenlere çok soft bir girizgah kitabıdır Doğuda Aşk Böyle Yazılır serisi.

Yalnız İskender Hoca’dan OD’u okuduktan sonra Yandık Elhamdülillah’da Yunus Emre hazretlerinin kısımları keşke olmasaydı diye düşündüm.(keza Fatih beyefendinin İskender hoca hayranlığını biliyorum)Belki OD’dan evvel niyet etmişti yazar ancak fakir harici bir kaç okur daha aynı hissiyata kapılmış. Fakirane okuyucular olarak İlm-i Aşk özgünlüğünü aramadık değil Yandık Elhamdülillah'da. Belki de her aşkın yanıgını benzerlik taşıyor bir noktada. Bundan mütevellit de bu durum oluşmuş olabilir. 

Ayrıca kitap tahsis konusunda pırıl pırıl bir kitaptı. Nesil yayınlarına bu anlamda teşekkür etmeliyim. 
Ve kıymetli satırlardan birkaçını aktarmalıyım:



Hem bazıları aşkı arar, onu bulamasa da aramaktır yaptığı tek şey. Ve hatta aşk dahi onu arayanın peşindedir hep. Yani ki ‘’Âşık aşkı bulamasa da aşk bir gün gelir onu bulur. Sen Züleyha gibi Yusuf’u arama yalnızca. Aşk’ı ara sen. Aşk sana muhakkak ki bir gün bir Yusuf, bir Züleyha, bir Kerem, bir Aslı gönderir’’dememiş miydi bir eren? Ama ondan habersiz olanlar vardır. Aşk onları bulmuş lakin onlar bihaberdirler. Demem o ki aşkı bulsa dahi arayanlar vardır. Bulsa da aramaktan yılmayanlar. İşte ben en ziyade onlara hayranım.diyor yazar. İlla aşk olsun. Hem neye olduğunun da önemi yok. İster bir gülüşü güzele, ister bir eşyaya, istersen delikanlıya…Amma illa ki aşk olsun…zira aşkın sonu zorunlu hakikattir.


Güzelsin diyorlar bana, güzelsin deyip de aşk dileniyorlar. Oysa bilmiyorlar ki onlar, gönlümün anahtarı bende değil. Bilmiyorlar ki onlar aşk denen şey illa ki güzelde değil.

Vuslat için geleni değil, hasret için geleni isterim ben, onu eşiğimden içeri alır sa gönlümü ayakları dibine sererim. Lakin bugüne değin her gelen benden yalnızca vuslat istedi. Kimseye yüzümü göstermedim. Sınadım, denedim ki bakalım aşkın cefasını nimet, aşkın belasını rahmet bilecekler mi? Her biri kaybetti bu aşk imtihanını. Aşk derdini eziyet, yalnızca vuslat anı için aşk etmeyi meziyet bildiler. Ben de sır ettim kendimi, ne kimsenin aşkına suret oldum ne de aşkın edebini kaybettim.


Güzellik hamurumu değil güzellik nurumu görecek bir aşık bekledim.

Şeyh Galip’in dizelerinin canıma kastı nedir?

Ey dil sen o dildara layık mı değilsin ya

Da’va-yı muhabbete sadık mı değilsin ya

Özrü nedir Azra’nın Vamık mı değilsin ya

Bu gam ne gezer sende âşık mı değilsin ya


Ne tuhaf bir his var şu küçücük bedenimde. Elif misal endamın bükülmeye mi başladı? Neyin hararetidir bu incecik belimi büken? Başımda yanan ateşin harı değil, bu ateş başka bir yerden geliyor. İçimdeki can fitilim titriyor sanki. Aşk yakınlarda, çok yakınlarda da göremiyor gibiyim. Menzili biliyor lâkin gidemiyor gibiyim. Aşkın sesini duyuyor ama cevap veremiyor gibiyim. Ne tuhaf hal! Ne’m var benim böyle, bilemiyorum. Ama ateşim titriyor, amber kokulu bedenim is kokuyor da kokunun nereden geldiğini bilemiyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder