28 Haziran 2019 Cuma

Faso-Fiso-Teoman



Ne Teoman’ı ne de yapmış olduğu müziği sevebilmişimdir. Fakat yazdığı şarkıları ezbere biliyor olmam ve sözlerini uzun uzadiye düşünüyor olmam hep dikkatimi çekerdi.
Onun her zaman iyi bir şair olduğuna inandım. Modern zamanların depresif şairi...
Bir kitap yazmış.
?
Çizdiği manik depresif profil ile daha çok merak ediyorum yazdıklarını,başlıyorum okumaya.

Okumak fakat bu sefer başka bir usûlde; storytel uygulaması üzerinden. 
Anne olduktan sonra eskisi kadar okuyamazsam korkusu en büyük handikaplarımdan biriydi. Neyse ki sesli kitapların popülerleşme sürecine denk geldik de okuyamasak bile dinler olduk.


Hiç okumakla dinlemek bir olur mu?

Bence tartışılır...bir olmasa da aşağı kalır mı?
Benim gibi kulaktan öğrenen biri için asla kalmıyor. Bilakis çok büyük keyif alıyorum. Hele hele yazarından seslendirmesi varsa değmeyin keyfime.... 
Tabi bazı insanlar için böyle olmayacağı aşikar. Mesela kulağı iyi olmayan eşim çok hayret ediyor benim bu şekilde kitap takip etmeme. Nasıl kaçırmadığımı, konsantre olduğumu soruyor. 
Öğrenme şekillerimizle alakalı.... yıllardır sürdürdüğümüz bir alışkanlık aslında bu, farketmiyoruz o yüzden.

Gelelim Faso Fiso kitabına...
Çok güzel bir önsöz ile başlıyor Teoman; bir anı kitabı, çok bir manası da yok o yüzden kitabın adı Faso Fiso diyor.
Haksızlık etmeyelim. 
Edebi yönü o kadar güzel ki sanatçının; şiir tadında, tadı dimağımda bir üslûp...

Okuması, dinlemesi çok haz verdi bana.
Zaten bu yönünün farkında olduğu için kendini iyi bir şarkıcıdan ziyade hikaye anlatıcısı olarak tanımlıyor Teoman.

Kaotik çizgide olan bir sağ beyin O.
O nedenle ruhu naif, şiir, müzik, film...tüm sanatsal ögelere sevdalı. 
Yalnız şöhret, para, imkanlar ve tanınırlık gibi kavramlar ile yaptığı iş arasındaki bağlantıyı doğru kuramamış. Birçok kişi gibi. Üstelikte farkında ve dürüstçe söylüyor.


Teoman kitabına anı kitabı dese de otobiyografiye çok yakın. Çocukluğundan başlayarak bir ileri bir geri sararak ileliyor hikayesi.

Aynı sokak ve mahallede büyümüş olmanın şaşkınlığı ve heyecanı sarıyor beni kitabın başında.
Benim çocukluk anılarım ile Teomanınkiler arasında iz sürüyorum.
İncirli, ömür, haznedar...hangi apartmandı acaba diye düşünmeden edemiyorum.

Sonra kitabın ortalarına doğru neden ve nasıl bu denli psikopatolojiye sahip olduğunu anlıyorum. İçim acımaya başlıyor. Haydii....

Ayrıca kendisiyle bu denli yüzleşmesi ve farkındalığı da beni etkiliyor. Helal olsun diyorum içimden. 
Ha gayret diyorum ölmeden çıkacaksın inşallah düzlüğe, doğruluğa, hakka...

Her sayfa da bir ümit ile bitirdim kitabı.
Okuduğuma asla pişman olmadım. 
İnsanların yaşadıkları her zaman ilgimi çekti. İnsana dair olsun yeter ki o nedenle biyografi ve otobiyografi okumak benim için hep özel...
Eski antipatikliği silindi nezdimde Teoman’ın. Bir nebze de olsa anlamaya çalıştım. Kendi yargılarımla yüzleştim bu esnada.

Sonra dedim sen yaz şair, ben okurum senin kalemini bir ömür...