13 Temmuz 2013 Cumartesi

Ben Bilâl- H.A.L.CRAIG



Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı elimde okuna dursun ramazana giriyoruz. ''Ramazanda edebiyat okumak istemiyorum'' diyorum kendi kendime. Daha istifadeli bir şeyler okumalı… Okuduğun da yaşadığın gibi bu aya yakışmalı… Kitabı vesile kılarak rahmaniyeti yakalamalı. 
Bu ayda idrak ve rahmaniyeti  harmanlamalı diye düşünüyorum. Bu sebeple Tutunamayanlar’a mola veriyorum.
Kütüphanemden ilgili kitabı seçtiysemde o sırada ablaların bir tanesinden bir kitap hediye alıyorum. Adı: Ben Bilal…
Bu kitabı hediye edişinin sebeplerinden; yaşadığım sıkıntıları bilmesi. Onunla dertleşirken hep ‘iyi dayanıyorsun’ der bana. Bende 'ya Hz.Bilâl abla?' derim…   
Hangimiz inancı uğruna onlar kadar zulûm gördü ki?
Tesellim;Bilâl efendim…

Ashabı okurken başka bir halet-i ruhiyeye bürünüyorum adeta. Ruhum çıkıyor bedenimden, ozamanlara gidiyorum. Her yeri biliyorum sanki. Herkesi çok evvelden beri tanıyorum sanki. Onlarla yaşıyorum gibi oluyorum. Bu yüzden de sahabeleri okumayı ayrı bir seviyorum. 

Ben Bilal kitabının yazarı Çağrı filminin ünlü senaristi H.A.L Craig. Bir yabancı yazardan okuyacağım hasılı; islamın ilk müezzinini.
Vira bismillah koyuluyorum okumaya.İlk sahifelerde başlıyorum yaşlarımı akıtmaya. Onu(Bilali) okuyan da, bilen de o yaşlar nasıl yerli yerinde durur şaşarım!

Yazar Hz.Bilal gözünden, dilinden anlatıyor romanını…
Bildiğiniz üzere muhterem kâriler. Hazreti Bilal ile ilgili bilgiler kısıtlıdır. Bu sebeple daha bir umutla beklenti içerisine kapılıyorum. Lakin ilerleyen sahifelerde aradığımı bulamayacağımı anlıyorum. Zira bildiğimiz, Ümeyye faktörü ve Ammar’dan sonra direkt aleyhisselatü vesselamın hayatına geçiyor yazar. Bildiğimiz olay ve halleri hazreti Bilal dilinden naklediyor. Kitabın sonuna kadar bir umut acaba bilmediğim bir şey söyler mi diye bekliyorum ancak nafile…Aslında yadırgamıyorum. 22 yıl Efendimiz sallalahu aleyhi vesellemin yanında yaşıyor hazreti Bilal. Hayatı elbetteki Efendimiz(s.a.v)'in hayatı ile paralel ancak yazar o güne bakarken de çok fazla hazreti Bilal'in rolüne girememiş gibi geldi fakire. Çünkü Bilâl efendimiz ile ilgili anlatılanlar çok sınırlı; nasıl müslüman olduğu, nasıl müezzin seçildiği, ezanı okurken seçtiği kelimelerin mühimmiyeti ve bir daha nasıl ezan okuyamadığı...Pardon Efendimizin vefatından sonra iki kere daha okuyabiliyor. Biri Kudüs de biri de yıllar sonra hazreti Hasan Hüseyin ısrar edince...

Velhasıl-ı kelam  asr-ı saadete kısa bir yolculuktur bu kitap. Beğenmediğimi söylemeliyim. 
Çevirisinin ziyanlığı hususuna ise hiç değinmek istemiyorum. 
Ancak şunu fark ediyorum. Bir yabancının bakışı ile bizimkisi çok da farklılık arz etmiyor. Kalplerimizde taşıdığımız nuraniyetin birliğinden olsa gerek,  hissettiklerimiz aşağı yukarı aynı.
 
Ahmet Cemil Akıncı gibi bir kalemden sahabeyi tanıdıysanız, İkram Arslan gibi bir varis ile devam edip Nuriye Çeleğen duygularıyla beslendiyseniz bu kitap size de fazlasıyla soğuk gelebilir. Tek bir cümlesinde çok yakın hissediyorum yazarı o da şu;
‘’(küfre düştüğümü düşünseniz de) Öldüğümde keşke Ebu Talip yakınlığında olsam Allah’a…’’
Dileyene iyi okumalar diler, o rengi güzel, gülüşü güzel, sesi herkesten güzele bir Fatiha istirham ederim…