7 Ekim 2012 Pazar

Sufinin Yolu- İdris Şah




Sufinin Yolu…

İdris Şah tarafından yazılan Sufinin Yolu;sufi olmak isteyenlerin ve olmuşların yolunu anlatan bir tasavvuf kitabı. Zaten yazarı da ‘bu kitap genel okuyucuya sufi fikirlerinin zenginliğini ve kapsamını göstermeyi amaçlar’ diyor.Yazarı İdris Şah,klasik manevi öğretileri,modern anlayışa en iyi uyarlayabilen yazar olarak tanınıyor. The Times kitap hakkında ‘’Aydınlanmak isteyen herkese müthiş bir hediye’’ diye bahsediyor. The Observer’a göre ise ‘’Keşke herkes bu kitabı ilk kez okumanın keyfini defalarca tadabilse’’ şeklinde nitelendiriliyor.

Her iki yoruma da katılıyorum. Tasavvuf hakkında temel olarak malumat sahibi olmak isteyen,kavramları öğrenmek isteyen herkesin okuması gereken bir kitap olduğu kanaatindeyim nacizane. 


Kitap bir inceleme kitabı. Fakat öyle ilmek ilmek örmüş ki yazar incelemelerini sizi asla sıkmıyor. Bilakis devamını merak eder edada akıyor kitap. 
Yalnız çevirisinin daha iyi olabileceği kanaatindeyim. Çünkü aktarım yapılan kıssalar,şiirler okadar derin ki çok iyi bir çeviri eşliğinde o derinlik korunabilir gibi ancak.

Kitaba doyamadığımı söylemeliyim. En kısa zamanda tekrar okuyacağım kitaplar arasında olacağı kesin. The Observer gazetesinin ne demek istediğini çok iyi anlıyorum çünkü dimağımda kalan tad;bu ilk okuyuşa has bir şey gibi.Bir daha ki sefere daha net olacak,oturacak o tad farkındayım,şimdi ise tabir-i caizse allak bullak. Okuyucuyu allak bullak eden kitapları seviyorum çünkü sizin baktığınızdan çok farklı bir bakış açısı gösteriyor size. Bu yüzden olacak ki;ilk okuyuşta şaşkınlık ve anlama çabası ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Elif Şafak hanımefendi bir çok kez ısrarla bu kitabı önermişti köşesinden. Kütüphanemde olan fakat okumaya bir türlü nasibimin olmadığı bir dönemdi. Kısmet şimdiyeymiş, ben kitapla tanıştığıma çok memnun oldum umarım sizde aynı memnuniyet ile okursunuz.

Sufiliğe,bilgiye yaklaşmayı bilmeden bilgi edinmeye çalışarak değil,öğrenmeyi öğrenerek yaklaşılır deniyor. Kitaptaki özet vurgudur bu cümle. Bu ‘öğrenmeyi öğrenmek’ işi ise tam bir muamma olarak önümüzde kalan oluyor kitaptan…

 
Altı çizili satırlarım oldukça yoğun…

Nuri Mevcudi’den tefekkürü bol bir söz naklediğim öncelikle:
Sufi,gereğinde başkalarının yaptığını yapandır. Gerektiğinde ise başkalarının yapamadığını da yapandır.

Günümüzde tasavvufun ilgilendiği şey ile ilgili ciddi bir sapmaya kayıldı mağlumunuz,ona istinaden bir söz:
Tasavvufun ilgilendiği öğreten kişi değil öğretilen şeydir.

Her şeyi anlamaya çalışan anlayamadığını reddeden biz aciz okumuşlara İmam Gazali den geliyor el-cevap:
Bir çocuk,bir yetişkinin bilgileri hakkında fikir sahibi değildir. Sıradan bir yetişkin,okumuş kişinin bilgisini anlayamaz. Aynı şekilde,okumuş kişi de ariflerin veya sufilerin deneyimlerini anlayamaz.

Tasavvuf bir çok kılıkta öğretilebilir diyor İdris Şah. Sufiler herhangi bir adete bağlı kalmazlar. Bazıları büyük memnuniyetle dini format kullanır,bazıları romantik şiirlerle,bazıları fıkralarla,hikayelerle ve menkıbelerle anlatır,bazıları ise sanata veya zanaata dayanır. Bir sufi, deneyimlerine dayanarak bu sunumların hepsinin meşru olduğunu söyleyebilir.
Ki bu topraklarda bunların örneği çok bildiğiniz üzere; Nasreddin Hoca fıkralarıyla,Ömer Hayyam şiirleriyle,Hz.Mevlana hikayeleriyle…


Hucviri’nin sufi tanımı(on birinci yüzyıl): tasavvuf yolcusu,nefsine karşı ölü,hakikate karşı hayatta olma makamına erişendir. Bu hedefe ulaşana sufi denir.


Bu arada kitapdan bir çok önemli isim hakkında malumat sahibi oldum. Mesela İbn Arabinin ‘benzerlik’ ile öğretisini öğrendim. Karşısındaki ister cahil ister alim olsun,felsefi dille konuşmazmış. Onları gezilere götürür,onlara yemek verir,yüzlerce konudan bahsederek onları eğlendirirmiş. Hiçbir öğretiden bahsetmeksizin öğretirmiş. Sadi den malumat ile bilgi adına manidar bir dörtlük öğrendim:
Ne kadar da çok çalışsan,eylem olmadan bilemezsin.
Kitap yüklü eşek ne bilgindir ne akıllı
Cevherden yoksun ise ne öğrenmiştir ki?
Sırtındaki ha kitap olmuş ha odun; ne fark eder?

Kitap da ikiyüzlülük noktasına okadar çok değiniliyor ve öyle farklı bir noktadan yaklaşılıyor ki ;insan ister istemez kendisinin ikiyüzlülüğünü sorguluyor. Konu ile ilgili son söz ise Hekim Camiden ‘yol bizi götürür;ikiyüzlülüğün olamayacağı bir davranış ve anlayışa,dürüstlüğün orada olduğu ve bir amaç olmadığı yere.’

Yine Hekim Cami den:
 Akıl ve öğrenmeyle övünmeyi bırak,çünkü burada akıl engelleyici,öğrenme ise aptallıktır.
Hekim Senai’nin kelamı ki gönlüme taht,alnıma baht gibi…
Kalp sızından söz etme – çünkü o konuşuyor.
Onu arama – çünkü o arıyor
O,karıncanın adımını bile hisseder
Suyun altında bir taş kımıldasa – o bilir
Bir kayanın içinde bir solucan varsa
O haberdardır
Solucanın övgüsünü,gizli anlayışını
O bilir,ilahi bilgisiyle
Solucanın rızkını veren
Sana yolu gösteren,odur

Ne güzel diyor Mevlana: ne zaman ki bir kimseye sırlar öğretilse,dudakları bilinçten bahsetmeye karşı mühürlüdür. 

Ve öyle bir cevap aldım ki Sadık Hamzavi den… uzun bir süreyi, ne demek istediğini ve bunu nasıl aşacağımı düşünerek geçirdim.
Sadık Hamzavi’ye sordular:
‘Siz semerkand pirinin evinde sadece bir hizmetçiyken nasıl oldu da kendi isteğiyle onun halifesi oldunuz?’
Şöyle cevap verdi: ‘bana öğretmek istediğini öğretti,ben de öğrendim. Bir keresinde bana şöyle dedi:’ başkalarına bu derece öğretemiyorum,çünkü soruları onlar sormak istiyorlar,görüşmeleri kendileri talep ediyorlar,çerçeveyi onlar belirlemek istiyorlar,sonuç olarak kendilerine sadece zaten bildiklerini öğretiyorlar’
Ona şöyle dedim: ‘bana ne öğretebilirsen öğret ve nasıl öğreneceğimi anlat.’ İste böylece onun halifesi oldum. İnsanların,öğretme ve öğrenmenin nasıl olması gerektiği konusunda güdülenmiş fikirleri var. Bu fikirler,öğrenmeyle bir arada bulunamaz.’

Şibli nin o meşhur kıssası ile bitirmek isterim:
Şibliye sordular:
‘’sana yolda kim klavuz oldu?’’
Şibli cevap verdi:
‘Bir köpek. Onu bir gün suyun kenarında susuzluktan neredeyse ölecek halde gördüm. Sudaki yansımasına her bakışında korkup geri çekiliyordu,çünkü onu başka bir köpek sanıyordu. Sonunda ihtiyacı korkusuna galip geldi; köpek suya atlayınca diğer köpek kayboldu.
Köpek ile aradığı şey arasındaki engel,yani kendisi,dağılıp gitti.
Aynı şekilde,beni engelleyen şeyin,kendim sandığım şey olduğunu anladığım zaman, benim önümdeki engel de kayboldu. Ve yol,bana ilk defa bir köpeğin davranışıyla gösterildi.’

Söz bazen öyle faydasız oluyormuş ki insana verilmese de olurmuş gibi… bu sebeple kitabı daha fazla anlatarak feyzinize mani olmak istemem,ey muhterem kâriler…yalnız belirtmeliyim ki yukarıda yazılanlardan çok daha fazla güzellikte satırlar ve düşünceler,incelikler ve latiflikler mevcut kitapta…
Anlamanız,anlamınız bol olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder