23 Ekim 2012 Salı

Nar Ağacı- Nazan Bekiroğlu




Simdi yuregimi isitacak bir cift kelamdi lazim olan,Nazan Bekiroğlundan...
Fakat kitabini bitireli cok oldu... Kitabi tanitan yazimi ise beklettikce bekliyorum. Gunlerdir Settarhan dede ile Azam'ın durumunu düşünüyorum. Settarhan dede Zehra nineyle evlendi fakat ya O'ndaki Azam... 
Ya Zehra nine,Celil Hikmet beye asik olmamış mıydı?...

Bunlarda kim mi diyorsunuz? 
Nazan Bekiroglu'nun son romani Nar Agaci'nin kahramanlari.

Maglum O;kaleminin mürekkebi ask olan yazar...
Yine ask akmis hocamin kaleminden. 
O yazarken bu fakir hayat buluyor adeta... İçimdeki seyyah ise gezilerine hep ortak.

Nar Ağaci seyehâtname tadinda yazilmis bir roman. Tebriz, Yezd, Trabzon, Bakü,Tiflis,Batum,Taht-ı Süleyman derken Birinci Balkan Harbi'nde buluyorsunuz kendinizi...
Balkan harbinin bas kahramanlarindan Rusya... Her millet Rusya’ya karşı diş biliyor;Cerkesler, Acemler,Azeriler,Türkler...Her birinin derdi o ara sadece kendine, herkes kendi canının derdinde…
Batının kargaşası doğuyu da vuruyor,içeriden vuruşlarla hemde.Aralarında ise Rusya’yı en fazla tanıyan,ceremesini ise çook önceden çekmeye başlayan millet;biz Çerkesler. Balkan harbi öncesine denk geliyor bizim vatanımızdan sürülüşümüz. O zamanlar Rusya henüz bölünmemiş, Osmanlının son demleri,en acı günleri…
Hasılı harp günlerinin doğru tarih ile anlatılışıyla birlikte kültürler arasında geziniyorsunuz.(Bu kültürlerden birinin, ucundan sizin kültürünüze değişi ne hoş imiş.)
O harp günlerinin en büyük acılarının yaşandığı muhacirliğe gelince ise düğümleniyorsunuz. Nasıl dügümlenmezsiniz ki, fıtrat olarak yaradılışımız muhacirlik üzerine kurulu. Hangimiz anavatanından ayrılmadı? Vatan denilen toprak parçasi degil ki! Biz daha bezm-i ezelde ayrılmadık mı anavatanımızdan,ruhumuzun vatanından.Ayrılıklara zaten alışkın değilmiyiz galu beladan.
Bir ayrılık yetmezmiş gibi bir defa daha…bu sefer gözünün gördüğü, elinin değdiği,gönlünün kaydığı her şeyi terkedip çıkıyorsun muhacirliğe...Heyhat! Allah'ım nasıl günlerdi o günler.
Kıtlık... İnsanlar açlıktan kırılıyor. Kıtlık yetmezmiş gibi bir de kolera kırmaya devam ediyor. Yollarda başlarına gelmeyen kalmayan;yaşlıca hanımlar,evlatlar,torunlar...Bitmeyen yollar...

Bu fakir bilmedi hic muhacirligi ,yalniz anneannesinden de az dinlemedi...Muhacirlik hatırası biliriz ancak.Balık kültürünü bilmeyiz ailece hatıra olarak.( Kafkasyadan sürülürken,karadeniz üzerinden Osmanlı’ya gelen Çerkesler,karadenizin hırçınlığında çok zaiyat vermişler bundandir anneannem bir gün balık koymamış ağzına." Onlar(balıklar) benim kardeşlerimi yedi"düşüncesinden.)Bir nevi milletine karşı vefasıdır bu nazarımda, alzhheimer olmak uğruna...Muhacirlikten kalan vefa mirası olarakta aktarılmış nesillere.
Vatanından kopmanın ne demek olduğunu bu fakir gibi nenesinden-dedesinden öğrenen ve bunu hissedebilen bir yazar Nazan Bekiroglu. Sadece hissetmeyip hissettirebilen ayrica. 

Öyle ilmek ilmek örüyör ki romanini da. İste bu yağmurlu ve soğuk günde aranan,içinizi ısıtacak bir kalem haline geliyor. 

Kitapta bir cümle var ki görünce ‘etmeyin hocam’ diyorum. Hafız-ı Şirazi’nin Divan’ından en sevdiğim o cümle :
Dedi: Hafız bu da geçer.
Şaşırmıyorum.(Çünkü en sevdiğim kitapların en sevdiğim satırlarını seçer genelde hocam.)
Lakin bir cümle var ki; çocukluğumda ilk ve tek babamdan duyduğum babamın kendince ünlü olan cümlesi: ‘Sen ölmeyi bayılmak mı zannettin?’diyor hocam
Bu sefer hayretimden ancak 'Eyvallah' diyebiliyorum.

Nar Ağacı’ndan çok sayıda altı çizili cümle aktaramayacağım muhterem kârilerim. Bu kesinlikle altı çizilecek satır içermediği anlamına gelmiyor keza. Zira bu kitabın vuruculuğu cümlelerle değil daha ziyade kurgu ile ve dimağda bıraktığı tad ile sağlanıyor denilebilir bu fakir adına…

Yanılmıyorsam Settarhan dedenin duasıydı dua defterime not ettiğim :‘Bilirim ki kader yazılmış,defteri dürülmüş kaldırılmış,mürekkebi de kurumuştur. Ama her an yaratma halinde olan da Sensin. Öyleyse Sen yazılmış kaderleri bile geri çevirirsin. Benim kaderim işte az önce geldi,karşıma dikildi. Çevirme benim kaderimi geri. Onu bana çok görme.’
Allah onu sana çok görmedi Settarhan dede,bunun böyle olduğunu sende biliyorsun değil mi?
Hani Piruz’un babası demişti ya : Bu dünyada çaresiz dert yoktur oğlum  yeter ki karşılığında feda edebileceklerin olsun.’ diye onlar dertlerine feda ettiler seni.Ama,ne dert!: Aşk…Sana,bana hepimizin feda oluşuna değer be Settarhan dede… Aşk olsun O’na feda olsun…
Hem ki sen duymaz mısın Hafız’ın: Hafız kederlenme. Ulu Tanrı bir kapıyı açmadıkça bir kapıyı kapamaz.’ deyişini.
Ve biz Aşk’a meftun olurken öğrenmedik mi ki ;
Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah’ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu? Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah’a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi.’
Bu yüzden başımıza ne gelirse Aşk’tan deyip Hu çeker de acının Rabbine hamd etmezmiyiz…
Ne güzeldir Hu'nun makamı...

Velhasıl-ı kelam;Nar Ağacı nacizane tavsiye edile a dostlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder