6 Ekim 2013 Pazar

Kalbim Unut Bu Şiiri-Ahmet Telli

Bir şairin ilk kitabını okuyacaksanız muhakkak seçmeleriyle başlamalı insan.
Zira şaire, şiirine genel bakışını kanaatini daha doğru etkiliyor bu.
Ahmet Telli'nin Kalbim Unut Bu Şiiri'de benim için böyle bir anlam ifade ediyor.
67 yaşında olan yazar emekli bir edebiyat öğretmeni. Sıkıyönetimce tutuklanarak bir süre ara vermek durumunda kalıyor öğretmenliğine.
Sadece şair değil Ahmet Telli aynı zamanda deneme yazıları da mevcut. 

Ayrıca özgeçmişinde Çankırı doğumlu yazsada ben onun çerkes olduğuna kanaat getirdim :)
Nasıl getirmeyeyim ki muhterem kâriler... Şair şiirlerinde öyle bir at teması işliyor ki insan acaba mı diyor. Sonra gitgide belirtiler artıyor ancak bir çerkesin söyleyebileceği sözler ediyor. 
Bu dizelerden sonra fotoğrafını görüyorum şairin, tipik çerkes dediklerinden...yanılıyor da olabilirim pekala fakar şair tanıyor o milleti. 


Bunun ne önemi var diyebilirsiniz. Bunun önemi azınlık olma hissiyatıyla kavranabilir birşey. Hemşehrilisini görmenin farklı versiyonu olarak da adledebilirsiniz.


Şairin memleketinden dizelerine gelirsek; bir çok dizem var altı çizili, kenarı yıldızlı...

Sonra bir şarkının sözlerini görüyorum kitapta; Hala Koynumda Resmin şiiri. Yonca Lodi'nin şarkısının sözleri meğer bir Ahmet Telli şiiri imiş.

Göynüme dokunan dizeleri ise şarkı sözlerinden ziyade oluyor:

Uzun uzun susuyorsun bir gülü koklarken
Yüzün büsbütün gülistan oluyor ve bitt
Sandığımız yerde yeniden ürperen bu aşk
Hangi hatıralarla kanadı hangisinde sustu
Biz hangi şehirde güller taşıdık odamıza
Hangisinde yaralarımızı saracak bir dost
Bir yoldaş aradık ölürcesine, yoktular 

Nice yıkımlardan kurtardığın şeydi susmak
Adressiz yaşamalardan, mutsuzluklardan
Umutlardan geri kalandı ve yakıştırdın
Kendine...
Sana bir onur gibi ekledi susmayı ki güller
Sessizliğin koynunda bulurlar renklerini

Ayrılıkların bir rengi vardır, susuşların
Bekleyişlerin, yalnızlıkların da öyle
Şehrin görüntüsü unutmanın rengine benzer

Hiç konuşmayalım istersen susmak bir dil
Bir hatırlamak olsun yitirdiğimiz ne varsa
Hatırlamak deyince içimden bir rüzgar
Işıkları söndürülmüş kasabalar geçiyor

Günler düşüyor içime, kendime sığmıyorum

Hangi şehirde yoksa ben kayboluyorum orada

Uzun uzun susuyorsun bir gülü koklarken
Hatırlamak böyle bir şey olmalı diyorum

Sevmek böyle bir şey heralde diyorum
Sen uzun uzun koklarken bir gülü

Ve yüzünün doğusu gül kokuyor çünkü doğu
Gülistandı dağın ve destanın bize anlattığı
(BARBAR ve ŞEHLA/2)


...

Dağa bir gerdanlık olan şehir

Ve dağa bir gerdanlık olan şehir
Telkâri ülûbunu unutmadan 
Şerh düşüyordu yaşananlara
Çünkü o bir hatıraydı Gülistan'da 
(MARDİN)


...

Kar yağıyorken milyon bekerel hüzün yağıyordur
Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir
Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak (*)
(KARDA İZLER)

...

Aynı soruyu sormaktan, minör
Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim burakardan
İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan
(ASMİN)

...

Aklım ermedi aynalara ve suya
Yüzümü gösterip kalbimi neden 
Sakladıklarını öğrenemedim
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada(*)
(İMLÂSIZ)

...

Evren yalnızlıktan da küçükmüş
Düşlermiş asıl sonsuz olan

''Ölüm beni çirkinleştirmeden yok olma yollarını öğrenmeliyim''

Evren hiçlik'ten de küçükmüş meğer
Yaşamı ve ölümü ezberleyecek kadarmış(KÜÇÜK YILDIZIN SON BALADI)














...


Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyoum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
belki yine gelirim sesime ses veren olursa bir gün
(BELKİ YİNE GELİRİM)

  ...

su oluyorum ipince, kendime sızıyorum
dünya yetmiyor bazen, bırakıp gidebilir miyim??
(KAYIP ADRESTEKİ)

...

Hayır! yetmiyor aşkları
ayrılıkları ve büyük
serüvenleri anlatmaya 
iyi bir şiir bile bazen
(ANLATIP DURDUM)

...

SAKLI KALAN
Günlüğü eksik tutulan güz
usulca çekilmiş de kıyıya
bütün gürültülerden uzakta
eğiriyor suların köpüğünü  

Belli ki duymuyor dağların
uğuldayan yalnızlığını


Bekleyişin ve acıların
uğultusudur yalnızlıklar
Kimi kez kuşatabilir büsbütün
doğayı, aşkı ve yaşamı
Ama kayalıkların karanlıklarına
hiç sığar mı bir dağın yalnızlığı

Bir çiçek bile doldurabilir
uçurumların derin oyuklarını
Oysa o bir çatlaktan fışkırıp
bir yangın gibi büyüyendir
Belli ki duymaktadır kalbinde
aşkın saklı yalnızlığını

Anımsanan ne varsa şimdi
biraz acıya dönüktür yüzü
ve solgun bir gülümseyiş
gibi sararken sessizliği
taşır bekleyişin gizinde
aşkın saklı yalnızlığını

Günlüğü eksik tutulan güz
eğirirken suların köpüğünü
ey alıngan susuşundan üzünç
gibi öfkesinden kan sızan
kalbini suların göğsüne bastır
duyacaksın kalbimizin atışlarını


...

Kendimize daha az zaman 
ayırsak da olur geceden
Çünkü boğabilir insan
yalnız kendini düşünmekten(KONUĞUM OL)

...

Yalnızım 
Sıkıntının yalnızlığı değil bu
Düşlerle el ele
yaşamayı dillendiren
ve yudum yudum özümleten
bir sevgi yalnızlığı

Dinlendiriyor yüreğimi
kafamı
bedenimi
serin okşayışlarıyla doğa
Dinliyorum en güzel türküsünü
kurdun kuşun

Uçmak için kanat aramıyorum(*)
(GECELEYİN KIRDA)

...


Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle
Kimseler beklemezken bekle beni
(K.Simonov)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder