Elimde, sahifelerini çevirdikçe kitap kokusu(fazlası değil) gelen bir 1988
kitabı…
Midak Sokağı,Necib Mahfuz’a Nobel ödülü getiren eseri.
Necip Mahfuz, Orhan Pamuk’a kadar doğunun tek Nobel ödüllü
yazarıymış…
Doğunun yazarına neden Nobel Ödülü verilir?!
Memleketini nasıl yerdiyse,insanlarını nasıl eleştirdiyse o
denli Avrupalı olduğu için verilir.
(‘Nobel Ödülü alan edebiyat eserlerinden hangi gün hayır
gördüm ki.’ Şeklinde gelişen tezim yine çürümedi.)
Midak Sokağı’da tam böyle bir eser. Midak Sokağı Türkçe de
Ara Sokak demek. Kahire’deki bir ara sokağı anlatıyor roman. Sokakta neler yok
ki…sokaktaki insanların pisliği,ahlaksızlığı,İslam'dan uzak halleri ile Müslüman
oluşları vs vs… daha şimdiden okurken içiniz daraldı diğmi muhterem kâriler…315
sahifeyi bu şekilde okudum inanın. Hatta bir sabah öğrencilerim ‘’hocam bugün
mutlusunuz siz’’ dediklerinde o gün kitabın kapağını açmadım,açamadım :) mutlu olduğunuz bir
gün okuyabilceğiniz bir kitap değil zira…
Midak Sokağı’nın türlü türlü karakterleri mevcut; tatlıcı
Kâmil amca, berber Abbas,iş adamı Selim Elvan,Rıdvan Hüseyni bey
ve daha bir çoğu… Midak Sokağı’nda kötü yola düşen Hamide’den tutunda
farklı tercihlere sahip kahveci Kirşa Efendi’ye kadar ,yok yok… bunca
sapkınlıkları yazarak Arap edebiyatının öncüsü,tanıtıcısı mı oldu şimdi yazar?
Fatih Çıtlak hocanın ecdad için dediği çok güzel bir şey var ‘’O kadar da
tarafsız olamayız.Ben dedem Fatih Sultanı eleştiremem ben ona objektif bakamam,
onunla övünürüm,ben ona sahip çıkarım,ben onun Fatih’liğini bilirim’’diyor. Ve
dürüstçe devam ediyor.’’ Bu hal eksiksiz,hatasız diye değil. Yanlışını eksiğini
başkası (yabanc)ı bulsun’’ diyor. Çok haklı… Eyvallah böyle de olmasın yazar. Objektifliğe,tarfsızlığada
razıydım ancak romanda ciddi bir taraf var ve bu taraf objektiflikten ziyade
halkının sadece nasıl kötü meziyetlere,özenmelere sahip olduğunu anlatıyor….haliyle
kitapta iç karartıcı tablodan başka fazla bir şey de kalmıyor…bir romanın ibretlik
olması ile pesimistik olması arasında çok ciddi bir fark
var.
Altı çizili tek bir cümlem dahi yok
size aktarabileceğim. Tek diyebileceğim ben kurban oldum siz kurban olmayın
muhterem kârilerim…
Okuduğum son 3 kitaptır bir kurbanlık hali…neticesinde anladım
ki bu tarz klasikleri okumak için yaş olarak biraz geç kalmışım. Bu saatten
sonra alınacak fazla bir şey kalmamış demek istemiyorum fakat tecrübe ediyorum
ki gerçekten kalmamış.Onca bilgi eksiğimiz varken,okunması gereken o kadar eser varken; kul olmasa da kitap hakkına girmiş gibi hissediyorum kendimi. Bildiğimiz yolların bilmek dilediğimiz onca taşı varken
neden saparız ki?..
kimilerinin kurban oluşu,kimilerinin olmayışına vesiledir.Geçen düştü aklıma bildiklerimiz kadar bilmediklerimizde şükür vesilesidir diye.Bunu söylememe sebep trt haberde bir opera sanatçısının anlamsız,manasız haykırışlarına şahit olmamdı.Allah a şükürler olsun ki böyle bir sanatın varlığından haz duymuyorum dedim kendi kendime.
YanıtlaSilİyi ki bahsettiniz bu kitaptan,denk gelirse okumadan geçip gideriz vesselam...
Kitabı aynı dönemde okumuşuz. Yazarın kitaplarını merak ediyordum. Bir iki tavsiye almıştım ama nedense bu kitap ile başladım. Kitabı beğendim mi? Bilemiyorum. Yazara haksızlık etmek istemiyorum o yüzden başka kitaplarını da okuyacağım.
YanıtlaSilBu arada yazar ayları kapsamında yorum bırakabilirsiniz.
http://pinucciasbooks.blogspot.com/2012/12/yazar-aylar-ocak-necib-mahfuz.html
okuduğunuz kitap ismi ve linki bırakmanız yeterli.