Sufinin Yolu…
İdris Şah tarafından yazılan Sufinin Yolu;sufi olmak
isteyenlerin ve olmuşların yolunu anlatan bir tasavvuf kitabı. Zaten yazarı da
‘bu kitap genel okuyucuya sufi fikirlerinin zenginliğini ve kapsamını
göstermeyi amaçlar’ diyor.Yazarı İdris Şah,klasik manevi öğretileri,modern
anlayışa en iyi uyarlayabilen yazar olarak tanınıyor. The Times kitap
hakkında ‘’Aydınlanmak isteyen herkese müthiş bir hediye’’ diye bahsediyor. The
Observer’a göre ise ‘’Keşke herkes bu kitabı ilk kez okumanın keyfini defalarca
tadabilse’’ şeklinde nitelendiriliyor.
Her iki
yoruma da katılıyorum. Tasavvuf hakkında temel olarak malumat sahibi olmak isteyen,kavramları öğrenmek isteyen herkesin
okuması gereken bir kitap olduğu kanaatindeyim nacizane.
Kitap bir
inceleme kitabı. Fakat öyle ilmek ilmek örmüş ki yazar incelemelerini sizi asla
sıkmıyor. Bilakis devamını merak eder edada akıyor kitap.
Yalnız çevirisinin
daha iyi olabileceği kanaatindeyim. Çünkü aktarım yapılan kıssalar,şiirler
okadar derin ki çok iyi bir çeviri eşliğinde o derinlik korunabilir gibi ancak.
Kitaba
doyamadığımı söylemeliyim. En kısa zamanda tekrar okuyacağım kitaplar arasında
olacağı kesin. The Observer gazetesinin ne demek istediğini çok iyi anlıyorum çünkü
dimağımda kalan tad;bu ilk okuyuşa has bir şey gibi.Bir daha ki sefere daha net
olacak,oturacak o tad farkındayım,şimdi ise tabir-i caizse allak bullak. Okuyucuyu
allak bullak eden kitapları seviyorum çünkü sizin baktığınızdan çok farklı bir
bakış açısı gösteriyor size. Bu yüzden olacak ki;ilk okuyuşta şaşkınlık ve anlama
çabası ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Elif Şafak hanımefendi bir çok kez
ısrarla bu kitabı önermişti köşesinden. Kütüphanemde olan fakat okumaya bir
türlü nasibimin olmadığı bir dönemdi. Kısmet şimdiyeymiş, ben kitapla tanıştığıma
çok memnun oldum umarım sizde aynı memnuniyet ile okursunuz.
Sufiliğe,bilgiye yaklaşmayı bilmeden bilgi edinmeye çalışarak
değil,öğrenmeyi öğrenerek yaklaşılır deniyor. Kitaptaki özet vurgudur bu
cümle. Bu ‘öğrenmeyi öğrenmek’ işi ise tam bir muamma olarak önümüzde kalan
oluyor kitaptan…
Altı çizili
satırlarım oldukça yoğun…
Nuri Mevcudi’den
tefekkürü bol bir söz naklediğim öncelikle:
Sufi,gereğinde başkalarının yaptığını
yapandır. Gerektiğinde ise başkalarının yapamadığını da yapandır.
Günümüzde tasavvufun
ilgilendiği şey ile ilgili ciddi bir sapmaya kayıldı mağlumunuz,ona istinaden
bir söz:
Tasavvufun ilgilendiği öğreten kişi
değil öğretilen şeydir.
Her şeyi anlamaya
çalışan anlayamadığını reddeden biz aciz okumuşlara İmam Gazali den geliyor
el-cevap:
Bir çocuk,bir yetişkinin bilgileri
hakkında fikir sahibi değildir. Sıradan bir yetişkin,okumuş kişinin bilgisini
anlayamaz. Aynı şekilde,okumuş kişi de ariflerin veya sufilerin deneyimlerini
anlayamaz.
Tasavvuf bir çok kılıkta
öğretilebilir diyor
İdris Şah. Sufiler herhangi bir adete
bağlı kalmazlar. Bazıları büyük memnuniyetle dini format kullanır,bazıları
romantik şiirlerle,bazıları fıkralarla,hikayelerle ve menkıbelerle
anlatır,bazıları ise sanata veya zanaata dayanır. Bir sufi, deneyimlerine
dayanarak bu sunumların hepsinin meşru olduğunu söyleyebilir.
Ki bu
topraklarda bunların örneği çok bildiğiniz üzere; Nasreddin Hoca fıkralarıyla,Ömer
Hayyam şiirleriyle,Hz.Mevlana hikayeleriyle…
Hucviri’nin
sufi tanımı(on birinci yüzyıl): tasavvuf
yolcusu,nefsine karşı ölü,hakikate karşı hayatta olma makamına erişendir. Bu hedefe
ulaşana sufi denir.
Bu arada
kitapdan bir çok önemli isim hakkında malumat sahibi oldum. Mesela İbn Arabinin
‘benzerlik’ ile öğretisini öğrendim. Karşısındaki
ister cahil ister alim olsun,felsefi dille konuşmazmış. Onları gezilere
götürür,onlara yemek verir,yüzlerce konudan bahsederek onları eğlendirirmiş. Hiçbir
öğretiden bahsetmeksizin öğretirmiş. Sadi den malumat ile bilgi adına
manidar bir dörtlük öğrendim:
Ne kadar da çok çalışsan,eylem
olmadan bilemezsin.
Kitap yüklü eşek ne bilgindir ne
akıllı
Cevherden yoksun ise ne öğrenmiştir
ki?
Sırtındaki ha kitap olmuş ha odun; ne
fark eder?
Kitap da
ikiyüzlülük noktasına okadar çok değiniliyor ve öyle farklı bir noktadan
yaklaşılıyor ki ;insan ister istemez kendisinin ikiyüzlülüğünü sorguluyor. Konu
ile ilgili son söz ise Hekim Camiden ‘yol
bizi götürür;ikiyüzlülüğün olamayacağı bir davranış ve anlayışa,dürüstlüğün
orada olduğu ve bir amaç olmadığı yere.’
Yine Hekim
Cami den:
Akıl ve
öğrenmeyle övünmeyi bırak,çünkü burada akıl engelleyici,öğrenme ise
aptallıktır.
Hekim Senai’nin
kelamı ki gönlüme taht,alnıma baht gibi…
Kalp sızından söz etme – çünkü o
konuşuyor.
Onu arama – çünkü o arıyor
O,karıncanın adımını bile hisseder
Suyun altında bir taş kımıldasa – o bilir
Bir kayanın içinde bir solucan varsa
O haberdardır
Solucanın övgüsünü,gizli anlayışını
O bilir,ilahi bilgisiyle
Solucanın rızkını veren
Sana yolu gösteren,odur
Ne güzel
diyor Mevlana: ne zaman ki bir kimseye
sırlar öğretilse,dudakları bilinçten bahsetmeye karşı mühürlüdür.
Ve
öyle bir cevap aldım ki Sadık Hamzavi den… uzun bir süreyi, ne demek istediğini
ve bunu nasıl aşacağımı düşünerek geçirdim.
Sadık Hamzavi’ye sordular:
‘Siz semerkand pirinin evinde sadece
bir hizmetçiyken nasıl oldu da kendi isteğiyle onun halifesi oldunuz?’
Şöyle cevap verdi: ‘bana öğretmek
istediğini öğretti,ben de öğrendim. Bir keresinde bana şöyle dedi:’ başkalarına
bu derece öğretemiyorum,çünkü soruları onlar sormak istiyorlar,görüşmeleri
kendileri talep ediyorlar,çerçeveyi onlar belirlemek istiyorlar,sonuç olarak
kendilerine sadece zaten bildiklerini öğretiyorlar’
Ona şöyle dedim: ‘bana ne
öğretebilirsen öğret ve nasıl öğreneceğimi anlat.’ İste böylece onun halifesi
oldum. İnsanların,öğretme ve öğrenmenin nasıl olması gerektiği konusunda
güdülenmiş fikirleri var. Bu fikirler,öğrenmeyle bir arada bulunamaz.’
Şibli nin o
meşhur kıssası ile bitirmek isterim:
Şibliye sordular:
‘’sana yolda kim klavuz oldu?’’
Şibli cevap verdi:
‘Bir köpek. Onu bir gün suyun
kenarında susuzluktan neredeyse ölecek halde gördüm. Sudaki yansımasına her
bakışında korkup geri çekiliyordu,çünkü onu başka bir köpek sanıyordu. Sonunda ihtiyacı
korkusuna galip geldi; köpek suya atlayınca diğer köpek kayboldu.
Köpek ile aradığı şey arasındaki
engel,yani kendisi,dağılıp gitti.
Aynı şekilde,beni engelleyen
şeyin,kendim sandığım şey olduğunu anladığım zaman, benim önümdeki engel de
kayboldu. Ve yol,bana ilk defa bir köpeğin davranışıyla gösterildi.’
Söz bazen
öyle faydasız oluyormuş ki insana verilmese de olurmuş gibi… bu sebeple kitabı
daha fazla anlatarak feyzinize mani olmak istemem,ey muhterem kâriler…yalnız
belirtmeliyim ki yukarıda yazılanlardan çok daha fazla güzellikte satırlar ve
düşünceler,incelikler ve latiflikler mevcut kitapta…
Anlamanız,anlamınız
bol olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder